Düşünce tarihi boyunca Tanrı kavramı ve inancı etrafında insanoğlunun yaptığı teorik tartışmalar ve hatta fiili kavgaların -günümüzde de gözlemlediğimiz gibi- insanoğlunun gündeminden hiç düşmediği bir gerçektir. Bu durum bize konunun geçmişte olduğu gibi gelecekte de var olacak bir sorun olduğunu göstermektedir.
Düşünce tarihi bakımından kısaca "Tanrı Sorunu" diye tanımlayabileceğimiz bu konu ilgililerince bilindiği gibi özellikle teolojilerin ve felsefe tarihinin öncelikli bir problemini teşkil etmektedir. Ama sorun 19. yüzyıl başlarından itibaren yani din felsefesinin bir felsefe disiplini olarak zuhuruyla problem etrafındaki tarihi birikimi de taşıyarak ama din felsefesinin kendine özgü yöntemiyle yeniden ve derinden ele alınmıştır.
Felsefe ve teoloji tarihine baktığımızda evrenle ilgili olarak aşkın içkin ya da her ikisi birden bir Tanrı'nın var olup-olmadığı eğer varsa O'nun nitelikleri insanın bilme imkanları içinde kanıtlanıp kanıtlanamayacağı insanın evrendeki anlamı gibi temel sorunlarla nasıl ve ne kadar uğraşıldığını kolayca görürüz. Yine dinler ve inanç sistemleri neden çok çeşitlidir? Her din indirgemeci bir tavırla kendisini mutlak doğru ve hak diye takdim ediyor bu mümkün müdür? İnsanın kendisine inandığı aşkın varlık ile ilişki kurabilmesi için herhangi bir aracıya gerek var mıdır? Birer epistemoloji problemi olarak vahiy ve ilham mucize keramet yaratma dini sembolizm dinin ahlak sanat ve bilimle ilişkisi kelam (teoloji) felsefe münasebetleri ve nihayet ölüm ötesi eskatolojik problemler klasik felsefe ve teolojinin tartışmalarına ilaveten din felsefesinin önemli araştırma konularını oluştururlar.
İşte din felsefesinin belli birkaç problemini ele alan ve Düşünce Tarihinde Tanrı Sorunu adıyla sunduğumuz bu kitabın konu üzerinde yapılacak çalışmalara katkı sağlayacağını ümit ediyoruz.