Türkiyeli okurun Muhammed Âbid el-Câbirî'nin fikirleriyle tanışıklığı 1990'lı yılların başlarına kadar gitmektedir.
Özellikle 'Arap-İslâm Aklı'nın mahiyeti oluşumu ve bugünkü durumuna ilişkin 'felsefî/siyasî' görüşleriyle dikkat
çeken müellif ömrünün son yıllarında 'ilahiyat' alanına yönelmiş ve Kur'an üzerine eserler yazmıştır. Câbirî bunun nedenini 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Batı kamuoyunda gelişen İslâmofobi'ye karşı İslâm'ı savunmak olarak ifade ediyor ve bu eserlerde sadece Müslümanları değil gayrimüslim okuru da hedef kitle olarak seçtiğini söylüyor. Ona göre bu savunu ancak Kur'an gerçeğini 'aslına uygun' bir şekilde kitleye anlatılarak yapılabilir. Bunun için ise Kur'an'a 'siyasî' ve 'ideolojik' bir gözlükle bakmamak gerekir. Bu amaçla Kur'an'ı "hem kendisine hem bize çağdaş" bir şekilde yorumlama çabasına girişen Câbirî önce Ulûm'ul-Kur'an konularını ele aldığı Kur'an'a Giriş adlı kitabını kaleme alıyor ve genel manada bir Kur'an tanımında bulunuyor. Fakat bir süre sonra konuların çeşitliliğini gördüğü için ve mevzular arasındaki bütünlüğü bozmamak için müstakil bir eser yazmanın gerekli olduğu kanaatine ulaştığından Fehmü'l-Kur'an adlı tefsirini yazıyor. Bu çalışmalarda güttüğü amacı ise İslâm dininin temel kaynağını müslüman olsun gayrimüslim olsun her okuyucuya tanıtmak şeklinde açıklıyor.