"Seni Seviyorum. Çok" dosyasındaki kesik ve titrek zamanların eski yüzyılların insanın tarihindeki akıl almaz aynılığın değişmeyen hazin kıstırılmışlığını gördüğümde Bora'ya bu kitabın arka kapak yazısını yazmak istediğimi dair bir mektup kaleme aldım hemen.
Üç ay sonra mektubu değil de kendisi geldi.
Oturup Büyükada'da akşamın kızıllığında rakı içtik.
O susuz içti gene. Fırtınayı dinledik. Karga sürülerini de.
"Peki yaz" dedi ve gitti. Karım Ayşe Edipoğlu öldüğünde −ki kendisi de çok iyi bir romancıdır− masasının çekmecelerinde notlarını bulup romanını kitaplaştırmış ve altı yaşında mor bir kamyonun çarparak öldürdüğü kızımızın adını verdiğim bir yayınevi kurmuştum.
Hayır elbette ki karımı ben öldürmedim. Öldüremeyecek kadar seviyordum onu. "Seni Seviyorum. Çok" kitabı hakkında çok düşündüm. Öyküleri defalarca okuyup çözümledim. Hepsi birbirinden güzeldi. Bora'ya yine bir mektup yazdım. Üç ay sonra yeşil bir kaban buldum kapımın önünde. Sırt kısmında iğne iplikle işlenmiş bir cümle vardı.
"Yazma! Yazıp da kendini öldürme."
Şekip Adil Melâl Yayıncılık adına
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü
Ocak 2016 Bilecik