Haydar Zorlu asla sonu olmayan "aşk" temasını çok farklı yönden işleyen iki edebiyat eserini önümüze seriyor. Goethe'nin 'Faust' eseri ve 'Don Juan Efsanesi' ile ortaya koyduğu versiyonlarıyla tanımlaması zor olan bu yüce duyguyu seyirciye heyecan verici bir şekilde sunuyor.
Nedir aşk?
Sözlüğe baktığımızda 'Bir insanı başka bir insana çeken yakınlaştıran fiziksel ve duygusal canlılığa aşk denir' yazılıdır. Alman yazar Sigrid Damm'ın yayınlamış olduğu 'En Güzel Aşk Şiirleri' antolojisinin önsözünde geçen bir soru bizi bir adım daha ileri götürür. Bizi yaşamda gerçek anlamda vazgeçilmez kılan aşktan ibaret ne var? Bu sorunun cevabı çok kısa olabilir eğer kendimizi sonu olmayan şiirsel argümanlara kaptırmazsak. Bu yüce duyguyu açıklamak pek kolay sayılmaz. Bizi tanrısallığa yaklaştıran bu canlılık bize bir anlık da olsa sonsuzluğu yaşatır. Bizi yaşamda vazgeçilmez kılan aşk mıdır (Faust) yoksa aşk mı vazgeçilmez (Don Juan) kendimizi canlı hissedebilmemiz için? Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî bir rubaisinde şöyle der: 'Sayısız hikâyeler anlattılar yokluğa varlığa dair birçok sözler söylediler ve gaflet içinde akıllarınca mana gevherini deldiler. Kâinatın esrarına vakıf olmadıkları için evvela uzun uzun çene çaldılar sonra uyuyup kaldılar." Sanatçı ve oyuncu Haydar Zorlu bu sorunun cevabını araştırırken başka eserler değil de 'Faust' ve 'Don Juan' efsaneleriyle çalışmayı denemekle ağır bir yükü omuzlamaktadır. Sadece bedensel-duygusal haz için çabalayan Don Juan ve bu tür ihtiyaçları aslında bir zaaf olarak reddeden Faust arasındaki fikir çatışması Haydar Zorlu tarafından İstanbul'da kurulan ilk Türk ve Alman tiyatrosu olan Sanat Odası / KunstRaum'un iki oyununda Faust ve Don Juan Efsanesi'nde işlenmektedir. Modern çağın Avrupa kültür tarihi iki mit veya efsane ortaya çıkarmıştır; Biri Kuzey Avrupa'nın Faust'u diğeri ise Güney Avrupa yani Akdeniz'in Don Juan'ıdır. Fransız Devrimi'nin öncesinde ortaya çıkan bu her iki kahramanın daha doğrusu her iki rakibin birbirlerine benzemelerinin sebebi arzularında sınır tanımamalarıdır. Tüm baskılardan kendini kurtarıp özgür olmaya çalışan Don Juan muhafazakar ve Katolik İspanya'da doğmuştur. Don Juan'nın peşinde koştuğu hayal onu ölüme götürür. Burada ölüm olgusu kadınları baştan çıkarma eyleminden daha fazla varlığını hissettirmektedir. Don Juan sonunun ölüm olacağının farkında ve bedelinin ne olacağının bilincindedir. Hiçbir af ve merhamet istememesinin nedeni de burada yatmaktadır. Haydar Zorlu sadece bir aktör değil aynı zamanda kültürler arasında köprü kuran bir sanatçıdır. Bunu Faust'ta gösterdiği ustaca performansıyla kanıtlıyor. Natalia Murariu tarafından yönetilen yeniden sahneye adapte edilmiş Goethe'nin Gretchen trajedisini Almanya ve Türkiye'de hem Almanca hem de Türkçe oynuyor. Gerek Alman tiyatrolarında gerek Türk tiyatrolarında aldığı başarı Zorlu'yu motive ederek bu kez tersine önce Türkçe oynanan Christian Dietrich Grabbe Moliere Wolfgang Amadeus Mozart Lorenzo Da Ponte ve Tirso De Molina'run 'Don Juan/DonGiovanni" oyunlarından esinlenerek yazdığı 'Don Juan Efsanesi' adlı yeni oyununu bildiği yoldan bu kez İstanbul'dan Almanya'ya taşıyor. Her iki tiyatro eserinde hepimizin insan olarak ulaşabileceği aşka dair derin duygular işleniyor. Bunu yaşadığımızda bu durum bizi hem yükseltebilir hem de bir uçuruma düşürebilir. Goethe'nin Gretchen'i için aşkın sonu trajik olur. Masum ve genç bir insan bu duygulan yaşar ve aşkın kurbanı olur. Sevmiş ve sevilmiş olmak benzersiz bir deneyimdir ve muhtemelen tekrarı yoktur. Ne mutlu o insana ki yaşamında bu duyguyu tanıyabilmiştir! Sonu trajik olsa da bu deneyim insanın kendi varlığına ve bilincine yeni bir boyut kazandırır. Sonuçta aşk aşktır. İster trajik biten genç ve masum Gretchen'in aşkı olsun ister sadece uçucu ve sürekli tekrarlanan aşka aşık olan. Don Juan'nın aşkı. Her iki eser de aşkın farklı deneyimleri izleyiciye hissettiriliyor.
Dr. Georg Cojerean
"Hayal bana yakın yar bana uzak.
Sevdası başımda dolanır gitmez.
Aşkına düşeli ar bana uzak
Yüz bin öğüt versen biri kâr etmez.'
Aşık Veysel Şatıroğlu