Türkiye'de İslâmcılık 1980 sonrasında çok önemli kırılmalara dünya sistemiyle bütünleşmeye varan dönüşümlere sahne oldu. 1980 öncesinde Müslümanlar kendilerini başkalarından ayırıp İslâmî bir gündelik hayatın nasıl inşa edileceğinin mücadelesini veriyordu. Doksanlı yıllardan itibaren İslâmî dönüşüm iddialarını gündemlerinden büyük ölçüde çıkardılar. Zira söz konusu yıllar tarihin sonu tezinin de etkisiyle bireycilik bir arada yaşama hoşgörü çokkültürcülük gibi sorunlu kavramsallaştırmalarla heba edildi ki bunlar neoliberal doktrinden bağımsız değildi.
Neoliberalizm 1970'li yıllarda Keynesçiliğin sosyal devlet modelinin revize edilerek şirket kültürü etrafında kârın maksimize edilmesini hedefleyen yeni bir doktrin sundu. Dünya sisteminin klasik merkez-çevre modeli tadil edildi; hantallaşan merkeze öykünen çevre yavaş yavaş külfet kadar nimetlerden de nemalandırılır oldu. Ne yazık ki bu süreçte İslâmcılık kapitalizmin neoliberal yorumunun güçlü tesiri sayesinde kariyerizm konformizm ve entegrasyon eşliğinde yeniden yorumlandı. Türkiye'deki İslâmî oluşumların önemli bir kısmının desteklenerek merkeze yürümeleri İslâmî bankacılık modeliyle Müslümanların faiz sigorta yoluyla kapitalist ilişki biçimini içselleştirmeleri de bu süreçten bağımsız değildi. Uyumcu yorumların gündeme getirdiği İslâmcı düşüncenin entelektüel ve siyasî kökleriyle ilgili büyük dönüşümler doğurmaya aday tartışmalar Ercan Yıldırım'ın Neoliberal İslâmcılık kitabındaki yazılarının çıkış noktası. Hiç şüphesiz dünya sisteminin icra tarzının yaşadığı kırılma ve dönüşüm İslâmcıları da bir yol ayrımına getirdi.Artık İslâmcılar ya neoliberal sistemin öngördüğü süreçlere hevesle katılarak onu iyiden iyiye kabullenecekler ya da kendilerine hayat veren fikrî temellerine yaslanarak öncelikle bir hayat tarzı olarak kendi imkân ve çıkış yollarını arayacaklar. Kitaptaki yazıların ortak meselesi İslâmcıların neoliberal doktrinle düşünce/hayat düzleminde kurdukları ilişkinin tezahür şekillerinin eleştirisi.
Ercan Yıldırım kitabında İslâmcı düşüncesinin en büyük kırılmayı yaşadığı bu dönemin açmazlarını analiz ediyor buna meydan okuyor ve İslâmcıları ahlâkın ve ideallerin diline geri çağırıyor.