İstemek neydi? Olacak olanlara kim karar verirdi? Adalet diye bir şey var mıydı? Varsa o zaman neredeydi? Ve "zaman" nasıl bir mefhumdu ki adına saat denen aletle somutlaştırılmasına rağmen bu kadar izafi olmayı beceriyordu? Sonra sevmek bu kadar zor mu olmalıydı?
Bunlar ve bunlar gibi birçok soru yığınlarının altında ezilen birinin hikâyesi bu. Nazlı'nın hikâyesi. Hiç hedeflediği noktada olamadı Nazlı. Ya bir adım önünde durduruldu ya da bir adım gerisine itildi. Fakat yılmadı. Bir köşeye sinip oraya yığılmadı. Düşmanlarıyla savaşacaktı. Fakat ortada düşmanın cismi yoktu ismi vardı. Ve bu isim birçok kez başka başka tezahür etmişti.
Nazlı size bir yerlerden tanıdık gelebilir. Neden mi? Belki düşman gibi Nazlı da sadece bir isimdi sizde cisimlendi.