Söz kitaptır. Kitap da sözdür.
Her mesleğin tarihsel planda bir ilk ustası ve ustaları vardır ya: Tıp okuyan birisi hekimliğini nasıl ki Lokman Hekim'e Hipokrat'a veya İbn-i Sina'ya atfeder. Sözünü Eflatun Aristo veya Farabi gibi söylemeyen de Felsefeci sayılmaz.
Söz'ün ve dolayısıyla Kitab'ın ilk ustası da Allah Teala'dır.: Söz söyleyen de sözlerini Allah Teala'nın kitaplarına benzetebilmek arzusuyla yazmalıdır diye düşünürüm.
Elbette bütün insanlık bir araya gelse: Allah Teala'nın bir ayetine bile emsal bir sözü söyleyemez. Ama söz söylemeye kalkışan her insanın sözü ya "Kitabın içinden" ya da "Kitabın içindekilere" benzer olmalıdır. Söz eğer "Kitap olsun" diye söyleniyorsa kötülükleri değil de iyilikleri söylemelidir. İnsanlara kötülük öğreten sözlere "Kitap" diyecek dil bizde elhamdülillah yoktur.
Elinizdeki kitabımızı da bu düşünce doğrultusunda yazdım. Yazmaya çalıştım.
Ebeveynlerin çocuklarının ellerine aldıkları birçok kitabı "Onu okuma" diyerek ellerinden aldıklarını çok görmüşümdür.
Düşünün ki "Oku" diye başlayan bir "Kitap"ımız var. Öyleyse "Okuma" diyen bir söz bizim dilimize asla yakışmaz. Ama "Onu Okuma" diyen de bizizdir ve aynı zamanda da haklıyızdır. Çünkü "Onu okuma" dediğimiz kitap aslında yazılmaması gereken kitaptır.
Dillerimiz nasıl ki söylenmemesi lazım gelen sözleri söylememeli diye düşünüyoruz. O halde okunmaması lazım gelen kitapları da yazarlar ve yazarlarımız yazmamalıdır.