Tarihin derinliklerinden kopup gelen bir çığlıktır Birgili Cennetoğlu. Onu incelerken efelerin beş yüz yılık kanlı tarihi içinde Tahtacı Türkmen analarının acılı ağıtlarını da duyumsarsınız. Türkülerde yaşar efelerin feryatları.
Bir Afrika atasözü şöyle der: "Aslanlar kendi hikâyelerini yazmadığı sürece avcıların hikâyelerini dinlemek zorunda kalır." Efelerin tarihini de efe soylular yazmadıkça gerçekler ortaya çıkmayacaktır.
Anadolu insanının tarihi aynı zamanda Efelerin de tarihidir. Yapılan yeni kazılar ve yazıtlarla Anadolu'nun uygarlık geçmişi biraz daha aydınlanıyor. Arkeolojik kazılar yüzey araştırmaları bu aydınlanmaya önemli katkılar sağlıyor. Bilimsel yayınlarla daha da aydınlanıyor ufkumuz.
İnsanoğlunun var oluşuyla birlikte başlayan inançlar ve söylenceler daha sonraki dinsel yapılandırmaları etkilemiş ve yönlendirmiştir. Bu etkileşimlerden ardıl inançlar ve dinler doğmuştur. Hiçbir şey gökten zembille inmemiştir.
Kimi düşünürler Aleviliğin kökenini Luvilere bağlamaktadır. Luviler Anadolu'nun ilk ışık insanları olarak tarihte yerlerini almışlardır. Başkentleri Apassa bugünkü Selçuk'tur. Ege insanının genlerinde onların da kanı dolaşmaktadır.
Börklüce Mustafa isyanıyla başlayan efelerin tarihi binlerce yıllık Ege birikiminin de bir yansımasıdır. Abdallar ve efeler 15. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin imparatorluğa dönüşme sürecinde Sünni İslam'ın egemenliği ile birlikte düzen dışı sayıldılar. Onlar da Osmanlı'ya karşı halkın sözcüsü ve birçok ayaklanmanın öncüsü oldular.
Birgili Cennetoğlu'nu okurken Bâtıni Tahtacı Yörüklerinin baskı ve zulümle beş yüz yıllık bir süreçte nasıl Sünnileştirildiğini de göreceksiniz.
Haksızlığa ve zulme karşı onurlu bir dik duruş sergileyen; kimliğine kişiliğine kültürüne sahip çıkan inançları uğruna başları kesilen kazığa oturtulan bu insanları tanıdıkça içinizde derin bir sızı duyacaksınız.