Arap dünyasının en kalabalık ülkesi olan Mısır'daki siyasi sosyal dini ve benzeri alanlardaki her türlü gelişme hem diğer Arap halklarını hem de Ortadoğu ve Kuzey Afrika'yı temelden etkilemektedir. Bu nedenle Tunus'ta başlayan Arap Baharı'nın en önemli ayağı doğal olarak Mısır oldu. Otokratik liderlerin yönetiminde demokrasinin askıya alındığı hukuk devletinin en temel gereklerinin ihlal edildiği bu coğrafyada Mısır yeni başlangıçlar yapmaları için halklara ilham verecek bir model olma umudu taşımıştı. Ancak devrimle başlayan üç yıllık süreç içerisinde iki anayasa bir darbe ve iki cumhurbaşkanı gören Mısır'da başa dönüldü.
Askeri vesayet gücünü korurken yeni bir halk ayaklanmasından endişelenen darbeciler muhalif hareketlerin direncini kırmak için baskı ve şiddet kullanmaktan çekinmediler. Devrim sürecinde başta yaşam hakkı olmak üzere gerçekleşen insan hakları ihlallerinin üzerine gidilmediği gibi darbe sonrası bunlara yenileri eklendi ve insanlığa karşı büyük suçlar işlendi.
Bu rapor Mısır'da 2011 yılından itibaren yaşanan ihlalleri "insan hakları" perspektifinden değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede ilk olarak Mısır'ın siyasi tarihine kısaca değinilmiş ve yirminci yüzyıl boyunca Mısır'da insan hakları sivil toplum basın ve yargı alanında yaşanan gelişmeler hakkında bilgi verilmiştir. Ardından 25 Ocak devrimine giden süreçten başlayarak Yüksek Askeri Konsey (YAK) dönemi Mursi dönemi ve 3 Temmuz darbesi kronolojik olarak ele alınmıştır.