Gül dünya ahiret hüznü olan adama koca bir kefen hazırlamıştı. Yüreğinde topraklaşmış adamdan tamamen kurtulmak için de kaçmayı seçmişti. Bol gamlı bir hikâyeden miras kalan kızını da alıp gidecekti uzaklara ve mutlu olacaktı. Gitmek için birçok sebebe sahipken kalması için hiçbir sebebe ihtiyacı yoktu.
"Bazı sökükler dikiş tutmaz Yağız... Biz koptuk."
Yağız ona kalması için bir sebep verdi; giderse kızının velayetini almakla tehdit etti. Her zaman ne istediyse almaya alışmış olan Yağız'ın şartı şuydu; nikâh defterine atılacak küçük bir imza.
Gül metres olmayı kabul etmişti küçük yaşta anne olmayı kabul etmişti; peki ya Yağız'ın karısı olmayı kabul edecek miydi? Üstelik Yağız kâğıt üstünde bir evliliğe de razı değildi.
"Yaşanmış her şeyi bir çırpıda silemem. Bir geçmişimiz olmamış gibi davranamam.
Kısacası Yağız ben sana karılık yapamam!"
Yağız Hancızadeoğlu daha önce küle çevirdiği kadını yeniden alevlendirmek isterken; Gül Yağız'la evlenerek tamamen yok olacağını düşünüyordu. Adam zorla talep ettiği ikinci şansla mutlu olmayı yeğlerken umutla sarılacağı tek dal tutku olacaktı. Ve kadın bütün varlığı ile bunu görmezden gelecekti. Ama yenilecekti.
Ya birbirlerinin mutluluğu olacaklardı...
Ya da hüznü...