Eğitim klasik tanımıyla istendik yönde bir davranış değiştirme sürecidir. Fakat bir eylem ya da davranışın ahlaken değerlendirilebilmesinin ön şartı başkalarının varlığına rağmen failinin onu özgürce bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesidir. Zira ahlak her zaman özgür istenci ve ötekini ya da ötekilerini dolayısıyla toplumu varsayar. Aklını kötü tutkulara ya da başkalarının iradesine esir kılan ve davranışlarında ötekini hesaba katmayan bir insan özgür erdemli ve nihayetinde mutlu olamaz. Bu ise Kantçı bir söylemle ifade edilecek olursa insanın kendi suçudur. Ancak Rousseau'ya göre bu suç ve de günah sonradan ortaya çıkmış yapay bir durumdur. Zira insan orijinalinde doğası gereği iyi özgür ve mutludur. O hâlde insan doğasına uygun olarak aklını bütün kötü etkilerden ve yapay bağımlılıklardan arındırarak öylece eyleyebilmelidir ki bu da yine bir eğitim meselesidir. Eğitim modern dünyanın olanca çürümüşlüğüne rağmen insanın kendi doğasını keşfetmesine imkân tanıyan toplum içerisinde doğal özgürlüğünü ve mutluluğunu tesis edebilmesini mümkün kılan en etkili araçtır. Bu çerçevede Rousseau'nun natüralist eğitim teorisi uygar toplum düzeninde doğal ve bu anlamda özgür erdemli ve mutlu insanlar yani yurttaşlar yetiştirerek çağının siyasi ve toplumsal davranışını kökten değiştirip ahlaki zemine oturtacak bir "yeni sivil toplum projesi"dir. Rousseau'da eğitimin toplumsal temelleri insan doğasının akıl yoluyla ehlîleştirilmesine dayanırken ahlaki temelleri bizzat orijinal insan doğasına dayanır. Yurttaşlık insan
aklının ve doğasının eğitim yoluyla ahenkli bir şekilde işletilmesinden vücuda gelen bir mutluluk durumudur ve eğitimin de nihai ereğidir.