Edebiyat düşünme ve yaratma aracı olan dilin özgürleştirici gücünü kullanarak insanı algılamaya anlamaya yaratmaya paylaşmaya sevgiye ve barışa götüren yollardan biridir. Bugün anladığımız biçimde söylersek edebiyat; yazınsal metinler aracılığıyla insanı öteki insanların serüveni içinde yaşatmak geçmişle gelecek arasındaki kıstırılmışlıktan taşırmak için insanın düş gücünü geliştirmek yeni yorumlara kapı aralayarak insanı tek boyutluluktan kurtarmak çevresinin ayrımına vardırmak bireyselciliğin bencilliğinden kurtarmak işlevleriyle yükümlüdür. Yani varolan gerçekliği bir başka deyişle nesnel gerçekliği değiştirip dönüştürerek yeni insanı oluşturma edebiyatın alanı içindedir. Edebiyat ve sanat o yeni insanı başkalarında başkalarını kendisinde yaşatır duruma getirir.
Edebiyat türlerinden biri olan şiir ise; görünürdeki sözün arkasındaki duygu düşünce duyarlılık ve anlamdan oluşan dilsel bir örüntü yapısal bir bütünlüktür. Şiiri şiir yapan sözsel doku günlük verili dilde ya da düzyazı dilinde kullandığımızdan farklıdır. Yani şiir dilin genleriyle oynama doğal dilden yeni ve daha önce bilinmeyen kullanılmamış biçimde anlamlar ve duyarlıklar elde etme işidir. Kısaca şiir şairin dil ile girdiği savaşımın sonunda ortaya çıkar.
Şair Hüseyin Atabaş Dilin Gizil Gücü/Şiir Sanatına Giriş adını verdiği bu kitapçıkta elli yıl emek verdiği şiirin ne olduğunu anlatmak isteyenlere daha fazla zaman yitirmemeleri için yardımcı olmaya çalışıyor.