Tevbe marifet ve imanla başlayan bir nurdur. Bu nur ortaya çıkınca günahın öldürücü bir zehir olduğu anlaşılır. Bu öldürücü zehirden çokça yediğini öğrenen kimsenin içine korku ve nedamet yani pişmanlık düşer. Tıpkı zehir yediğinin farkına varıp korku ve nedamet çekerek parmağını boğazına salıp kusmak isteyen ve o zehirin etkisini gidermek için bir ilaç yutmayı düşünen kimse gibi peşinden sürüklendiği nefsi arzu ve şehvetlerine bakıp bunun bal gibi görünüp fakat içinde öldürücü zehir bulunduğunu bu şehvetlerin evveli tatlı fakat sonunda zarar ve acılar olduğunu gören kimse derhal geçmiş günlerine pişman olup içine korku ateşi düşer. Çünkü bu kimse kendisini ölüm tehlikesiyle baş başa kalmış görür. Bu korku ve nedamet ateşi içinde istek ve şehvetleri gözünün önünde canlandırır ve iş ah vah etmeye dönüşür. Bundan sonra eski günlerde yaptığı hataları telafi edip gelecekte o günah ve şehvetler dairesinde dolaşmamaya azmeder cefa elbisesini atıp vefa elbisesini yaymaya başlar ve bu durum onun bütün hal ve hareketlerine etki etmeye başlar. Daha önce bütün işi yemek içmek uyumak ve gaflet iken şimdi ise bütün hali üzüntü hasret ve pişmalık olmuştur. Bundan önce arkadaşları gafillerdi. O halde gerçek tevbe nedamet yani pişman olmaktır. Onun aslı iman ve marifet nurudur netcesi de bütün hal ve hareketlerini günah ve muhalefet yerine itaat ve muvafakat ile değişmektedir.