Doksan senesi Ağustosunun on yedinci günü sahildeki SSK hastanesinin bahçesinde bir araya gelip kümelenerek sohbetler eden sülale erkânından ayrı gözlerimi denize dikmiş omuzlarıma çöken sorumluluğun yükü altında eziliyordum.
Bir kardeş gelmişti bana. Hem de eskiden dedemin beni kandırdığı gibi "dereden tutma" ya da "leyleklerin getirdiği" bir bebek değil basbayağı anamdan doğma kanlı canlı bir insan.
Artık kanmıyordum o masallara canım kardeşim yedi yaşındaydım.
O sene okula başlayacaktım.