Sabırsızlık ve tahammülsüzlüğün bizi ele geçirdiği bu zamanlarda yavaş akan ama demlenerek yaşanan anların huzurunu anlamamız pek kolay değildi.
Klimalı arabalar çağında yaşarken küresel olarak henüz ısınmadığımız dönemlerde kışta kıyamette faytonla ailece ev oturmasına gidildiğini dinlemek hayal gücü sınırlarımızı fazlasıyla zorluyordu.
Bir gece imparatorlukla uykuya dalan halk sabaha cumhuriyetle uyanmış bir devrin kapanıp bir diğerinin açılmasına şahitlik etmişti.
Savaşların bitkin düşürdüğü ülkede 1920'li yılların hemen öncesine doğmuş 4 kardeşin bulutların yeryüzüne döküldüğü o gün; babaları da annelerinin hemen ardından dünyayı terk ettiğinde çocuk olma hakları ellerinden alınmıştı.
Peş peşe gelen tarifsiz acılara maruz kalırken birkaç ayda onlarca yaş birden büyümüşlerdi.
Başkent olmadan evvel sevimli bir kasaba olan Ankara'da başlayan hayatları başka şehirlere savrulmuş tanımadıkları topraklarda kendilerine yeni dünyalar kurmuşlardı.