Münazara genelde cevabı olmayan iki kutuplu bir meselenin iki gruba savunma konusu olarak verilmesi neticesinde yapılan bir sunumdur. Konular çoğunlukla
"Yumurta mı tavuktan çıkar yoksa tavuk mu yumurtan?.."
şeklinde cevabı olmayan meselelerden seçilir. Bu anlamda en çok tartışılan hususlar:
"Teknoloji yararla mıdır zararlı mıdır?" "Sanat sanat için midir toplum için midir?" "Doğa mı insana hâkimdir insan mı doğaya hâkimdir?" gibi suni sorular olur. Bizim seçtiğimiz konu da benzer şekilde apaçık cevabı olmayan bir sualdi.
Aşk insanlığı bir adım öteye taşıyacak potansiyeli bünyesinde barındırdığı gibi medeniyetin bir anda yok olmasına neden olacak duygusal ve düşünsel felâketleri de ihtiva eder.
Dolayısıyla onu topyekûn iyi ya da kötü olarak niteleyebileceğimiz argümanlara sahip değilizdir. Böyle olunca tartışılan meselede deliller değil tartışma biçimleri ön plâna çıkar.
"Kim diğerinin delillerini daha makul yöntemlerle çürütebildi?" "Hangi grup diğerini töhmet altında bırakmadan etik ilkelere ve mantık kurallarına ihanet etmeden karşı tarafı susturabildi?" gibi soruların cevabı olan grup diğerine üstün gelir.
Sınıfta herhangi bir not kaygısı olmayan iki grup ve bir o kadar da kaliteli seyirci topluluğu ile "Münazara işte böyle yapılır!" dedirtecek bir etkinliğe vücut verdik.
Bu çalışma aşkın bir hastalık olup olmadığını tartışan iki öğrenci grubunun ortaya koydukları kaliteli bir sunumun deşifre edilmesiyle ortaya çıkmıştır.