Yazar ve şairlerimiz aynı zamanda düşünce ve eylem adamlarımızdır. Edebiyatçılarımızın bu özellikleri 19. Yüzyıldan sonra daha belirgindir. Namık Kemal Ziya Paşa Ahmet Midhat Efendi Tevfik Fikret Mehmet Âkif Ersoy Ziya Gökalp Yahya Kemal Necip Fazıl Kısakürek Nazım Hikmet Kemal Tahir Sezai Karakoç ve İsmet Özel sadece şairlerimiz hikâye ve roman yazarlarımız değil; aynı zamanda yazı ailesi içinde yer aldıkları yayımladıkları dergi ve gazetelerle düşünce hayatımızı yoğuran en önemli fikir adamlarımızdır. Türk siyasi ve düşünce hayatı bu isimler çevresinde onların açtıkları çığır ve perspektiften ilerlemiştir. Bu ve benzeri yazarların eserlerini okuduğumuzda; konunun sadece şiir estetik ve edebiyatla sınırlı kalmadığını; edebî eser dolayımında dil medeniyet dünya görüşü insan ve toplum tasavvuru gelecek inşası tarihle hesaplaşma millet olarak ne idik ne olacağız ve gelecekte millet olarak var olacak mıyız nasıl bir millet olacağız/olmalıyız gibi hayatî soru(n)lar olduğunu görürüz.
Öykücü kimliği ile tanınan Kâmil Yeşil de bu geleneğe uyarak okuyucuyu din-edebiyat-hayat üçgeninde buluşturduğu kaleminin gölgesine çağırıyor. Ancak bu çağrı dinlenmek için değil. Yazar okuyucuyu kalemin gölgesinde otururken doksanlı yıllardan bu yana kendi kuşağının okuduğu tartıştığı beslendiği kaynaklar isimler ve eserler üzerinde düşünmeye davet ediyor. Okuyucu böylece bir öykücünün öykü dışındaki zamanlarında ve dönem gençliğinin doksanlı yıllarda nelerle meşgûl olduğunu görmüş oluyor. Kalemin Gölgesinde neler var? Dile kelama kaleme kitaba hikmete medeniyete dair düşünceler; irtica tefsir meâl tartışmaları; iletişim mutluluk spor Ramazan keramet radikalizm İslâmcılık gibi edebiyatın hayatla kesiştiği birçok nokta. Daha ne olsun?