Balıkçılık biyologları 1900'lü yılların ortalarına kadar azımsanmayacak düzeyde taraftar bulan "Dünyadaki Balık Stoklarının Avlanmayla Tüketilemeyeceği" İlkesi'ni 1960'lı yıllara kadar benimsemişler ve devam eden dönemde ise eldeki mevcut stoklardan "Sürekli En Yüksek Ürün" düzeyinde nasıl yararlanılabileceği görüşü etrafında kümelenme gayretine girmişlerdir. Her ne kadar sürekli en yüksek ürün ilkesi benimsenmiş olsa da 2000'li yıllarda dahi bazı stokların tükenme noktasına kadar sömürüldüğü ve bugün için Dünyadaki önemli balıkçılık sahalarının aynı sorunla yüz yüze olduğu bilinmektedir. Ancak sözü edilen soruna neden olan ülkelerin başında balıkçılıkta ileri gitmiş olan ülkelerin geldiği de bir gerçektir.
Balıkçı ülkelerin etkin oldukları stokların kendi kendini yenileyememe sorunu bu ülkelerin avcılıkta kullandıkları teknolojiyi bilimsel gerçeklere uygun kullanamamalarından kaynaklanmaktadır. Bugün için su ürünü avcılığına yönelik son derece gelişmiş alet ve ekipmanı kullanan ülkelerin başında yine gelişmekte olan ya da sanayileşmiş ülkeler gelmektedir. Bu bağlamda ülkemiz özellikle 1970'li yılların son yarısından itibaren giderek artan oranlarda ve özellikle Karadeniz'deki hamsi avcılığında ilgili teknolojiyi kullanmış; fazla değil sadece 10 yıl gibi kısa bir süre zarfında bu stok birden çökme eğilimine girmiştir.
Türkiye gerek kıyı verdiği denizler ve gerekse iç suları itibariyle azımsanmayacak bir su ürünü potansiyeline sahip olup; bu potansiyelin sürdürülebilir düzeyde ülke yararına sunulması hususunda geçmiş dönemlerde önemli uğraşılar verilmiş ve bu kitabın ilk ve ikinci baskıları da bu bağlamda çıkartılmıştı. Söz konusu baskılardan sonuncusunda bazı yazım hatalarının olduğu fark edilmiş ve bu baskıda elden geldiğince ilgili hatalar giderilmeye çalışılmış; değişik başlıklara yeni alt başlıklar eklenmek suretiyle ve hatta bazı konulara yeni eklerin yanı sıra her konunun sonuna problemler eklenerek daha kullanışlı kapsamlı ve güncel hale getirilmeye çalışılmıştır.