Hiçbir şey düşündüğün gibi değil. Sevdiğini sandığın kadın ya da adam aslında o insan değil. Kim olduğunu kendisi bile bilmiyor.
Ve sen; aslında kendinin kim olduğunu sen de bilmiyorsun. Hepsi İLLÜZYON.
Seçiyorsunuz birbirinizi; deniyorsunuz tadıyorsunuz anladığınızı sanıyorsunuz... Sonra büyük heyecanla yola çıkıyorsunuz.
Farkında olmadan; keşkeler listenizi oluşturmak üzere; göz göre göre itinayla el ele veriyorsunuz.
Zaman değişiyor mevsimler değişiyor yanıtlar değişiyor ama siz hep ilk günkü o iki insan gibi kaldığınızı sanıyorsunuz.
Tam karşında dimdik tüm asaletiyle duran o heykele iyi bak: İLLÜZYON.
Baktığın o kadın gözlerine aktığın o adam tanıştığın günde kaldı halbuki. Hiçbir şey eskisi gibi değil... Olmayacak da ne kadar istesen.
Kızma ama... Sen öyle dönüktün ki karşındakine... Ardı sıra kırılan aynaların üzerine ayakların kanaya kanaya basıp geçtin resmen.
İki acamasız heykeltıraştınız.. Yonttunuz birbirinizin her yanını.. Yonttunuz birbirinizi... Heyecanla arzuyla umutla aşkla ya da adına ne dediyseniz ondandı işte... Değerdi sonuna kadar giderdi... Emindiniz.
Oysa sonradan ortaya çıkan şeye baktığınızda ne de üzüldünüz...
O şey ne senin heykelindi ne de onun... Neresinden bakarsanız bakın beğenmediniz.
Kırık dökük yıkık eksik bu şeye bakarken nasıl da doldu gözleriniz..
İyi de güzelleştirmek isterken nasıl olurdu da yıkılırdı ki hayaller?
Bir kadın... Bir erkek... Bir çocuk... İkinci kadın...
Bunca insan hangi büyük resmin içine girer?!
Kadın ne ister? Erkek ne bekler? Ve bir çocuk kendini bu hikâyenin neresine nasıl ekler?
"dip."in yazarı Didem Arslantürk'ten; bir solukta okunacak içinden kendi hikâyesini alanları 'uyandıracak' ikinci kitap: İllüzyon.