Hayatının en azından bir döneminde yaşadığı bir ilişkide "Ya beni aldatıyorsa..." demeyeniniz var mı?
Belki hep bu korkuyla sürdürdünüz ilişkinizi belki gerçekten aldatıldınız belki de aldattınız... ya da belki sırf bu korku yüzünden aslında yolunda giden ilişkinizi siz yaraladınız...
"Kuşkular en kötü gerçeklerden daha zalimdir" demiş Moliere.
Ne doğru söylemiş! İnsanın içini şüphe etmek kadar kemiren bir duygu daha var mıdır acaba?
İyi ama aldatıldığımı nasıl anlarım mı diyorsunuz? Peşine dedektif mi taksam düzenim bozulmasın diye gözümü mü kapatsam?..
Diyelim ki korktuğunuz başınıza geldi. Aldatıldınız!
Tekmeyi vursam burnu sürtse kıymetimi mi anlasa? Ya da adamı boş verip o kaltağı bir elime geçirsem içimi mi soğutsam? Yok ben bunu sindiremeyeceğim boşanayım en iyisi derken taa çocukluğunuzdan beri içinize işlemiş komşu teyze tavsiyeleri yankılanır kulaklarınızda;
"Erkeğin elinin kiri kızım unut gitsin."
"Yuvanı bir şırfıntı için mi bozacaksın? Affet..."
"Gençliğine yazık kızım. Yuvayı dişi kuş yapar unutma..."
Tam "Bak adam da pişman hatasını anladı. Affetsem mi acaba?" diye düşünürken bu defa başka bir kadın sesi fısıldar ruhunuza...
"Kadın olsaydın da kocanı elinde tutsaydın."
Bu defa da "Suç bende mi ben nerede yanlış yaptım?" diye düşünür durursunuz...
Düşünüp durmayın. Okuyun!