"Çekirdek ama ne tuzlu ne de kabak tadı vereninden- sapsarı yüzü daima güneşe dönük olanından" bir ailenin kızı Yaprak dedesinin 96. yaş gününde yapacağı konuşmaya hazırlanırken rutin hayatı birden karışır. Kerem ve yeni tanıştığı Tan'ın karanlık gizemi arasında kalmış "bir sevgi arsızı" olup olmadığını sorgulamaya başlamıştır.
"Sen bir tutkunun insanı ne kadar paçavraya çevirebileceğini bilmiyorsun. İnmekten korkarak çıkmaktan kaçınırsan bir de bakmışsın pır! Hayat kaçıvermiş avuçlarından."
"Demem o ki üzerim seni. Kimlere yapışırım bilir misin reçine gibi bana dokunduktan sonra elini yıkamayanlara. Benim takıntım da bu işte..."
"Özgürlük ve aşk bu ikisi bana gerek..." diyen modern insanın bunu başarması mümkün müdür? Kıskaç suçluluk duygusu ve vicdan hesaplaşmasının ardından aşka cesaret edebilmeyi anlatan bir modern roman. Aysun Boralıoğlu yalın ve içten üslubuyla okuru kendi kıskacını kırmaya davet ediyor.