O henüz dokuz yaşında.
Büyüklere abi daha büyüklere amca diyordu.
Ta ki onunla karşılaşıncaya kadar...
O artık gökyüzüne bakmak için başını kaldırmıyor. Çünkü karanlık çünkü yaşadığı her şeye tanık ve artık özgürce uçan kuşlar bir daha gelmeyecek. Belki de başını öne eğip balıklara yem vererek hayatını sürdürecek.
Diğeri her geçen gün hayatına nefes alan ölüler ekleyen genç bir avukat. Acıları bardaktan masaya dökülmüş su gibi yayılıyor bedenine. Asla kapanmayacak irinli yaralar oluşuyor ruhunda.
Ötekisi bir gazeteci. Kirlenmiş her şeyi ortaya çıkarıp vicdanlara sunuyor. Hiç durmayan yağan yağmur ve gözyaşları... Hiçbir şeyin gücü yetmiyor vicdanın olmadığı yerde derin izleri temizlemeye.
"Ölü Kadınlar Ülkesi" nin bir ferdi o. Karasinek ve haşereler toplanmış başına. Ölü bedenlerin kokusu bir bulut gibi havada asılı kalmış.