"Ölmüşün Yarası Sarılır mı?"
Hayatımızda kaybolan değerleri yok olmaya yüz tutan maneviyatı çarpıcı ve yalın bir şekilde gözler önüne seriyor.
Bu kitabı okurken vicdanınızla baş başa kalacaksınız. İnsanın kendini sorgulamaya iten varoluşunun sebebini sorduran bir yapıt!
Aslında bu hikâyeler hiçbirimize uzak değil. Tam tersine; ailemizde içimizde etrafımızda yaşanan ama görmezden geldiğimiz kimi zaman kabul etmediğimiz şişirilmiş egolarımızın vahim sonuçlarını anlatıyor.
Derinden ve etkileyici tarzıyla "Ölmüşün Yarası Sarılır mı?" bilinmezlikleri farklı yaşamları anlatmasından öte; unuttuklarımızın geleceğimiz olduğunu hatırlatıyor.
"...Ruhlar feryat ediyordu. Bedenler çıkarılmayı bekliyordu.
Yaşanmış hayatlar kanatlanıp uçmuştu. İhtiraslar küskünlükler kibirler sevgiler ayrılıklar hasretler özlemler muhabbetler aşklar; sıkışıp kalmıştı yıkıntılarda. Feryat eden yok! Bağıran yok! Çağıran yok! Haykıran yok!
Gel diyebilen yok...