Dil öğretimi dil kurallarının öğrenciye aktarılmasından daha öte bir uğraşıdır. Yabancı dil öğretiminin gramer kurallarının öğrencide belli dil şablonları oluştururcasına beyninde kümeleşmesi için yığın bilgi olarak yüklenmesinden daha başka bir görevi vardır. Dil tüm becerilerle birlikte kullanılmak için vardır. Canlılığı buna bağlıdır. Dil kendisi hakkında anlatılan nesne değil kendisiyle konuların/meselelerin anlatıldığı bir işleve sahip iki misyonlu bir araçtır. O halde dil kullanılmak için bulunmaktadır. Hakkında söz söylemek için değil. Bu üst dil oluşturma refleksidir (Metasprache) ve bundan acilen öğreticilerimizin kurtulması gereklidir. Öğrencilerimizin yabancı dil öğrenme süreçlerinde yaşadıkları sorunların büyük yüzdesi bu tür metodik yaklaşımların dil öğretme etkinliklerinde temel metot olarak kullanılmasına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu tutumların tespitini yapmış olmamız bu çalışmanın dil öğretim metotlarına yönelik tutum ölçeklerinde belli değişiklikleri zorunlu kılacağı gerçeğini doğuracaktır.
Aktif öğrenme ve aktif öğrenci anlayışının doğru ölçütlerle değerlendirilmesi öğreticilerimiz için olduğu kadar öğrencilerimiz için de etkili yabancı dil öğrenmede büyük değişiklikler yaratacaktır. Çünkü aktif öğrenme öğrenciye ders konusu verip ondan bu konuyu sınıf ortamında sunu halinde aktarması olamamalıdır. Bu dural bir eğitim modelinden başkası değildir. Zira öğretici burada pasif konuma düşmektedir. Öğrenci açısından ise ders notuna odaklı etkinlikten oluşan bir süreçtir. Sonuç olarak öğretime dönük bilgi üretim mekanizmalarını etkinleştirmemektedir. Dural bir sınıf ortamı yaratmaktan öteye gitmemektedir. Oysa öğrencilerin zayıf yönleri tespit edilerek uygulamalı olarak belli konu kesitlerinin üzerinde durup alıştırmalarla bu konuların ders ortamında ve ders dışı ortamlara da taşırılarak içselleştirilmesi yoluna gidilerek bu tür güçlüklerin üstesinden gelmek mümkündür.