Kâmil Erdem zamansız öyküler anlatıyor. Dün yaşanmış bugünü anlatan yarına dair olan uzak bir kasabadan ya da şehrin göbeğinden bütün bir ömürden birikerek süzülenleri... Fark edilmezliği önemsiz görünen hayati meseleleri iki kelime arasındaki boşluktan türeyen tarifsiz oluş hallerini fısıldıyor. Kulak kabartmak gerekiyor duymak için.
Şu Yağmur Bir Yağsa tam da umutsuzluğun iç hesaplaşmanın bocalamanın ya da tökezlemenin içinde yeşeren umudu resmediyor. Eksiğini olumsuzunu kötüsünü görmeye aşina gözlerin tam zıddıyla karşılaşma ihtimallerini nüktedanlıkla sezdiriyor. Gözümüze sokmadan bağırmadan yapıyor her şeyi. Tıpkı kendiliğinden yağan yağmur gibi. Öylesine aniden. Bereketli ferah.