Aynı kavşakta yazının ikinci yarısına da geçiyorsun. Fazladan söylenmiş süslü sözcükleri cahil bir gevezelikten budalaca bir gösterişten saydığın giderek bu türden laf kalabalığına tahammül edemez olduğun ikinci yarısı bu. Yazının sükûta doğru giden yarısı. Bunlara vakti olmayan insanları anlıyorsun; sen de onlardan birisin artık çünkü biliyorsun.
Yazmak yazarın bir yandan kendi yaşamını da dokuması kurgulaması bir metin gibi kurmasıdır. Edebiyatçılık ile gazetecilik kimliğini ustalıkla birleştiren Ece Temelkuran bu yazılarında çok az yazarın cesaret edebileceği bir içtenlikle kendi dünyasının yazılış sürecini açıyor okura. Bir yandan ömrün ilk yarısını geride bırakmanın hesabını toparlarken bir yandan da yazmakla kendini var eden genç bir kadını izliyor ve okuruna izlettiriyor.