Başı dönüyordu. Ayakta durduğu büyük taş etrafında dönüp dururken o inatla ayakta kalmaya devam ediyordu.
Ne güzel olurdu aslında Suyun gittiği yere doğru akıp gitmek...
Ardına bile bakmadan çok şeyi geride bırakıp terk etmek... Öyle yada böyle; bu dere bir başka dereyle buluşacak daha büyük bir dere olacak daha hızlı akacak kendisini kocaman bir denizin içinde bulacaktı.
İçi yanıyor kavruluyordu...
Fırına atılmış fındık kabuğu gibi yanıyordu;
alev alevdi bedeni...
Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Derenin suyu büyük bir gürültüyle akıp gidiyordu. Fındık dalları uzanıp ellerini tutuyordu. Beline dolanan dallar yapraklar tutup uçuracaklarmış gibi çekiyordu onu.
Daha büyük yerlere gitmeliyim diye düşündü.Burada yaşamak haramdı zaten. Böyle bir hayatı yaşamaya devam edeceğine daha büyük bir denizde boğulmak çok daha iyiydi.
"Bu hayattan bu köyden bir an evvel kurtulmalıyım" diye söylendi. Daha ileri adım attı.
Kararını verdi kendini boşluğa bırakıp suyun ellerine teslim olacaktı. Köpüren derenin suları koca bir canavar olmuş ağzını açmış bekliyordu...