2011 yılından bu yana Suriye'de şahit olduğumuz insani krizin yansımaları bütün dünyada şüphesiz farklı olmuştur. Türkiye'nin Suriye krizinde yaşadığı tecrübeye ise bütün dünya dikkat kesilmiştir. Zira halen dünyada en çok mültecinin barındığı ülke olan Türkiye Suriye krizinde uyguladığı açık kapı politikası ile milyonlarca Suriyeli için yeni bir yaşam alanı olmuştur. Türkiye resmi rakamlara göre 2.724.927 Suriyeliye ev sahipliği yaparak mülteci krizinde sorumluluğun büyük bir kısmını üstlenmiştir. Bu sebeple her bir Suriyeli için Türkiye'nin sorumluluğu büyüktür ve Suriyelilerin Türkiye'nin sosyal hayatına uyumu da bu bağlamda oldukça ehemmiyetlidir.
Sosyal hayata uyum noktasında kritik olan iki önemli husus istihdam ve eğitimdir. İstihdam konusunda Türkiye önemli adımlar atmış ve bu konuda hukuksal düzenlemeler yapmıştır. Bununla birlikte Suriyeli çocukların ve gençlerin Türkiye'de eğitimi konusu halen bir yol haritası arayışının olduğu hassas bir noktadır. Kısa ve uzun vadede bu arayışın temel amacı hem Türkiye'nin hem de Suriye'nin kaderinde kayıp nesillere izin vermemek için güçlü bir duruş sergilemektir. Türkiye'de Suriyelilerin eğitimi konusunda sivil sorumluluk ortaya koyan STK'ların öncü çalışmalarının Milli Eğitim Bakanlığının yol haritasının netleşmesinde önemli rol oynadığı açıktır. Ancak halen okul çağındaki Suriyelilerin sadece üçte birinin okullaşabilmiş olması STK'ların kısa vadeli çözümlerinden uzun vadeli kamu politikalarına geçilmesi gerektiğini göstermektedir.
SETA Vakfı da Suriye krizinin patlak verdiği ilk yıllardan itibaren başta Türkiye'deki Suriyelilerin eğitimi olmak üzere hukuksal durumları ve sosyal yaşama uyumları konusunda farklı çalışmalarla süreci desteklemiştir. Suriyelilerin eğitimi noktasında ise özel bir hassasiyete sahip olan SETA Vakfı bu çalışmasında kayıp nesillerin oluşmaması için izlenmesi gereken yol haritasına katkı sunmayı amaçlamaktadır.