Hindiçin'de sivil halka yönelik kitlesel katliamlar; Bangladeş'te kitlesel cinayetler ve suikastlar; Şili'de anayasal bir bürokratın öldürülmesinin planlanması ve bu cinayetin şahsen teşvik edilmesi; demokratik Kıbrıs devletinde devlet başkanının öldürülmesi; Doğu Timor'da soykırımın kışkırtılması; Washington'da yaşayan bir yabancı gazetecinin kaçırılıp öldürülmesinin planlanması...Bir iddianameye girebilecek nitelikteki olayların ve suçların ayrıntılarıyla gözler önüne serildiği bu kitabın yazarı Christopher Hitchens Kissinger'ın böyle reflekslerinin hiç de basit bir tahrikten ibaret olmadığını bu adamın kendi dışişleri bakanlığında hizmet ettiği patronuyla birlikte gerçekleştirdiği eylemlerin bilinçaltındaki gerekçesini şu saptamasıyla açıklıyor: "Kissinger ile Nixon'ın tek bir şeye inandıkları söylenecek olursa bunun da ABD'nin asla 'acınacak zavallı bir dev' olmaması ve asla öyle görünmemesi gerektiğine duyulan inanç olduğu iddia edilebilir." Nitekim kaçırılan iki Boeing uçağı yolcularıyla birlikte on beş dakika arayla New York'un simgesi İkiz Kuleler'e bindirince ABD Başkanı Bush'un hemen "Bu bir savaştır" demesi ve iki gün sonra da ağzından "crusade"(haçlı seferi) sözcüğünü kaçırmasının yanında dikkatleri çeken biri daha vardı: Kissinger...