Bir manastır bahçesinde filizlenmişti sevgi... Dördüncü Murad saltanat kayığında can sıkıntısını gidermek için insan avına çıkmışken... Topal Recep Paşa ikinci bir sultan gibi tersanede korku salarken... Kalyoncu nakkaşı Yusuf rahibe olma yolunda isteksiz adımlarla ilerleyen Anna'yı gördü günlerden bir gün... Samatya'da Surp Astvadzadzin manastırının süslü avlusunda gezinen küçük bir kızdı Anna... Çocuk bile sayılabilirdi Yusuf'un gözünde... Ama sevmeyi biliyordu... Hem aradan geçecek on bir yılda büyüyecekti elbet... Bin altı yüz otuz altı yılının sonyazında bir fesleğen yortusunda kırılmaz sandığı kabuğunu kendi eliyle kıracaktı...