Yazgısının kendisinin önüne zor bir hayat senaryosu koyduğunu düşünüyordu yürürken. Ve bunu hak edecek ne yapığını da? Her insanın yaşadığı ya da yaşayacağı bir yalnızlık masalı vardı yeryüzünde. Ama bu masalın yazarı yine insanın kendisiydi. Hiçbir insan kendi yaşamında saklı ilginçlikleri hüzünleri yalnızlıkları ve pişmanlıkları başkasının eliyle yazmamıştı; bunu bilmeyi kendisi için ilginç bir teselli olarak kabul etti. Her insan yarattığı yalnızlıkla başkalarının sahip olduğu yalnızlıkları da tanıma erdemliğine ulaşırdı. Bu insanın kendi değerini bilmesinin en etkin yoluydu ama sokakta yürürken bunu hissetmek ona kendisini onurlandıracak erdemin varlığından sözetmedi. Tek bildiği her şeyin acımasızca üstüne geldiğiydi. Kimbilir belki de bu yaşamakta olduğu sarsıntı onu başka bir masalın ardından gitmeye zorluyordu. Bu sabah kendisini dışarıya nasıl attığını nerelere gittiğini ve neden avare avare gezindiğini de bilmiyordu. En çok eve kapanmayı becerdiği bu kendi eliyle yarattığı bunalımlı günlerinde içinde geçenleri dışarıya taşırmazken sanki hayattan yardım ister gibi salıvermişti içi ve dışındakileri. Bütün korkularını kendisine karşı isyan ettirdiği bugün yüzünü evine döndüğü dakikalarda içi hüzünleriyle delik deşik olan kalbinin biraz daha ağırlaştığını biliyordu Merih Barika...
Onu görmek istediği günü iyi seçemediğini günler sonra anlamıştı. El Adam içi tıka basa keder dolu yalnızlığına doğru adımlarını atarken dehşetli bir huzurun kendisini kucakladığını hissetmişti. Kapkara giyinmiş ve zifiri karanlıktan çalınmış düzenli saçları vardı adamın.