Dağıstan'da Nimetullah İsmailov olarak dünyaya gelen İbrahim Bilgiç'in öz yaşam öyküsü anlatılmıştır bu romanda. Sovyetlerde gençler dekatlon şampiyonu komünist parti üyesi olmuş. Aile üyeleri içinde Moskova'da bakanlıklara kadar yükselmiş kişiler var. Mahaçkala'da tıp ve dişçilik okumuş II Dünya Savaşı'nda Sovyet ordusunda Almanlara karşı sıhhiye subayı olarak savaşmış. Sivastopol cephesinde yeraltı galerilerinde hastane kurmuş. Alman esir kamplarında geçen sonu gelmez hastalık işkenceler. Cinayetlerin sanata varan bin bir türü (!) Yahudi soykırımının canlı tanığı olmuş toplu mezarlar kazmış onlara. Rus Nikolay adıyla gizlenmiş ölümle alay etmiş ve arkadaşlarından bir tek o sağ kalmış. Ölümüne satranç oynamış kamp komutanıyla. Aşılmaz Alp Dağları'nı esir kızağını çekerek aşmış. İtalya'da Mussolini'ye karşı komünistleri desteklemiş aşkları olmuş ressamlık yapmış Sicilya mafyasına katılmış hapis yatmış. Ölmeyip esir düştüğü için önce kendi ülkesi KGB hayatı boyunca öldürmek üzere peşini bırakmamış İtalya devleti de desteklediği komünistler de onu Ruslara satmaya kalkmış; Türkiye'ye gelmiş "Müslüman ülkedir" diye bu kesin komünisttir diye CIA-MİT peşine düşmüş taze evliliğini yaşamasına bile izin vermemişler sonunda bünyelerine almış ve Almanya'da gizlice İngiliz İstihbaratı MI6'e satmışlar. Hep bir yolunu bulmuş kurtulmanın. Dahi seviyesinde bir zekâ fotografik belleği olan İbrahim Bilgiç ileri askeri teknik bilgisine sahip olmasına Rus ve Alman edebiyatının başyapıtlarını ezbere bilmesine yedi dil bilmesine hem doktor hem diş hekimi olmasına rağmen Ankara bu hazır yetenekten zorla ancak eczacı kalfası olarak yararlanmayı uygun görmüş. Ruhsal güçleri geliştirme ve hipnotizma ile uğraşmış İstanbul boğazında kürek çekerek amatör balıkçılık yapmış. Son derece sıra dışı bir hayat öyküsü. Sinematografik tarih manzaralarıyla dolu tamamı birinci ağızdan tanıklığa dayalı tarihi belge niteliğinde bir roman.