Türkiye coğrafi konumu gereği Asya ve Avrupa arasında bir geçiş ülkesi olması hasebiyle münferit göçün yanı sıra kitlesel akınlarla da karşı karşıya kalmıştır. Özellikle 1979 İran Devrimi sonrasında batıya gitmek isteyen İranlılar kitlesel olarak Türkiye'yi transit bir ülke olarak kullanmışlardır. 1989 yılında Bulgaristan'dan gelen Türk soyundan yaklaşık 350 bin civarında göçmenin Türkiye'ye sığınması sonrasındaki kitlesel akın Irak'tan Türkiye'ye toplu olarak gelen ve sayıları 500 binle ifade edilen Kuzey Iraklının yanı sıra eski Yugoslavya iç savaşı ve Kosova krizi sırasında da devam etmiştir. Ayrıca SSCB'nin dağılması Doğu Avrupa ülkelerinde yaşanan ekonomik ve politik değişiklikler Türkiye'yi "düzensiz göçün" (irregular migration) veya diğer adıyla "yasa dışı göçün" (illegal migration) önemli bir parçası haline getirmiştir. İçinde bulunduğumuz dönemde de Arap Baharı'nın Suriye'deki etkileri ve devam etmekte olan iç savaş nedeniyle sayıları 2 milyona yaklaşan Suriyeli Türkiye'ye akın etmiş ve bu akın halen devam etmektedir.
Suriye Arap Cumhuriyeti'nde 2011'in Mart ayında alevlenen olaylar ve iç karışıklıklar sonucu milyonlarca kişi evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine göre Suriyelilerin yaklaşık 18 milyonu Türkiye'ye 12 milyonu Lübnan'a 630 bini Ürdün'e 250 bini Irak'a ve 140 bini Mısır'a gitmiştir. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından kayıt altına alınmış Suriyeli sayısı 1.762.582 olarak açıklanmıştır. Sayıların sadece kayıtlı rakamları ifade ettiği göz önüne alındığında gerçek rakamların bu sayının üzerinde olduğu değerlendirmesi yapılabilir.
Türkiye'deki muhtelif kamplarda veya kampların dışında yaşayan Suriyelilerin hukuki statüsü konusunda hem resmi makamlar nezdinde hem de medyada farklı kavramlar kullanılmakta ve bu kavram kargaşası da bu kişilere hangi hakların tanınacağı noktasında tereddütlere yol açmaktadır.
Bu çalışma kapsamında bütüncül bir analiz yapılarak Suriyelilerin hukuksal konumu değerlendirilecektir. Spesifik olarak Suriyelilerin hukuksal konumu belirlenmeye çalışılırken; "Mülteci" (refugee) "Sığınmacı"(asylum seeker) "Zorunlu Göçmen" (forced migrant) ve "Yerinden Edilmiş Kişi" (displaced person) kavramlarından hangisi kapsamında değerlendirme yapılabileceği analiz edilecek ve Suriyelilere uygulanan hukuki rejim olan "Geçici Koruma" (temporary protection) rejimi "AB Uygulamasında Geçici Koruma" ve "Türkiye Uygulamasında Geçici Koruma" olarak tasnif edilecektir. Bu rejimin tanımlanmasının ardından geçici korumanın Suriyelilere tanıdığı barınma sağlık eğitim ve çalışma hakkı gibi haklar tartışılacaktır.
Ayrıca çalışma boyunca başta yeni yürürlüğe giren "Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu" (YUKK) ve "Geçici Koruma Yönetmeliği" (GKY) olmak üzere gerekli dokümanların analizi yapılacak ve pratikteki uygulamalara hem yeni Kanun'un hem de yeni idarenin getirdiği değişiklikler mevcut problemlere çözüm sunma odaklı olarak dikkate alınacaktır.
Bu çalışmada ele alınan konu kapsamındaki kişiler için "Suriyeliler" tabiri kullanılmaktadır. Bununla kastedilen Suriye'den Mart 2011 sonrası kitlesel olarak Türkiye'ye gelmiş bulunan ve kendilerine geçici koruma statüsü tanınmış kişilerdir. Başka kategorideki Suriye vatandaşları örneğin bireysel olarak Türkiye'ye giriş yapanlar ve Türk vatandaşları ile evli olanlar veya çalışma amaçlı olarak Türkiye'ye kabul edilenler gibi bu tanımın dışında kalmaktadır. Buna karşılık Suriye'den gelmiş bulunan ancak Suriye vatandaşı olmayan mülteciler ve vatansızlar da bu kapsam dahilinde değerlendirilecektir.