"Anlaşıldı mı?" diye sordu.
"Anlaşıldı!" dedik.
"Anlaşıldı komutanım diyeceksiniz ulan anlaşıldı komutanım!"
Ses etmedik birbirlerine baktılar ve çavuş yanındakine başıyla işaretini verdi er bağırdı:
"Dayak vaziyeti alll!"
Dayak yemeyi anladık tamam da bu "vaziyet" nasıl alınacak onu bilmiyoruz işte! Biz içeride onlar dışarıda ve aramızda demir parmaklıklar var. Ama öğrenmemiz uzun sürmedi önce ellerimizi parmaklıklardan dışarıya uzattık patlayıncaya kadar vurdular sonra da sırtüstü yatıp ayaklarımızı çıkardık. Zaten akşamdan parçalanmış el ve ayaklarımın sızısı yeniden beynime dolmaya başladı. Çığlıklarımız bütün cezaevinden duyulana kadar devam eden bir falaka faslı yaşadık. Sonra birkaç marşın yazılı olduğu kağıtları içeriye atıp: "Bunlar yirmidört saatte ezberlenecek yoksaaa..." dediler ve gittiler.
Burası bir cehennemdi.
Burası bir cezaevi filan değildi düpedüz bir kamptı.