Birçok fotoğrafçı bugün büyük bir toplumsal gözetim altında bulunduğumuzu ve bunu gerçekleştiren devlet otoritesine ve tekellere kamerasıyla sürekli şekilde malzeme taşıdığının ayırdında değildir. Üstelik otoritenin toplumu gözlem altında tuttuğunu dikkate almadan fotoğrafı başkalarını gözetlemenin bir aracı olarak kullanmaktan da sakınmıyor. İşte bu çerçeveden bakıldığında günümüzde bir kameraya sahip olmak demek siyasi otoritelerin ve fotoğraf tekellerinin gerçeklik üreten bir fotoğrafçıya sahip olması demektir. Dahası yaratılan bağımlılık ile fotoğrafın aslında tekeller tarafından yönetilen ya da yönlendirilen evrensel bir oyun olduğunu ortaya koymaktadır.
Elbette fotoğraf gerçeği hem kaydeder hem de onu temsil etmeye soyunur. Aynı zamanda gerçekle hiçbir ilişkisinin bulunmadığını da ortaya koymaktan geri durmaz. Bu çerçeveden değerlendirdiğimizde gerçeği değiştirme veya provake etmede fotoğrafçı gibi maharetli bir varlık yoktur. Çünkü fotoğraf gerçeği hem barındırdığı hem de hiç barınmadığı için bir sanat olarak fotoğrafçıyı güvenilmez yapmıştır.
Görüntüler Evreni görüntüleri oluşturan maddi ve manevi tüm oluşumları ele alarak görüntülerin dışsal ve varlıksal özelliklerini ortaya koymayı esas almıştır. Gerçek ve algılanarak dönüştürülmüş gerçekliğin görüntüsünde karşılık bulan anlama bir açıklık sağlamayı hedeflemiştir.