Benim çocukluğumun en unutamadığım sahneleridir dönme dolap maceraları. Binebilmek ciddi bir bekleyiş gerektirirdi. Bir kere önce bayram günü beklenecek. Ne elbise alınacağı kimin kimden güzel olacağı harçlık projeksiyonları bir de babanın cebinde para var mıdır hesapları yapılacak... Vatan Caddesi büyülü bir dünya benim için. "Kimbilir belki gazinoya giren bir şarkıcıyı da" görürüm hayalleriyle... Uzun metraj yalvarmalar yapılır daha çok oyuncağa binebilmek için. Yani Vatanland durumları hakim zor uyunan gecelere... Hep tepedekilere bakar dururdum acaba nasıl korkmadan durabiliyorlar diye. Refakatsiz binemezdim ancak bunun 17 yaşı da vardı elbet... Makinist yerini alır başlar dolap yavaş yavaş dönmeye. "Oh be yükseliyorum" hazzı vurmuşken minik yüreğine ansızın durur. Heyecanla beklersin ancak nerede kalacağını kestiremezsin. Hesabı kitabı yoktur ki bu işin. Tekrar tepelerde bir yerde ya da tekrar başladığın yerde... Oyunun bittiği yerde sen başlarsın yepyeni bir hayale bir daha ki bayrama yine dönme dolaba... Türkiye Ekonomisi son otuz yılını krizlerle yaşıyor. Krizlerin kilometre taşları ile dönme dolap arasında yakınlıkları bulan kitap tarihsel arka planda ekonomiye ışık tutuyor.