Hani şu meşhur bardağın yarısını boş gördüğü yetmiyormuş gibi diğer yarısının da tadı berbat bir şeyle dolu olduğundan neredeyse emin biri olarak umut üzerine yazmak için biçilmiş kaftan değilim muhtemelen. Bir yanda hayat felsefesi "ye iç eğlen yarın öleceğiz nasılsa" cümlesiyle özetlenebilecek olanlar var bir yanda da kendime çok daha yakın hissettiğim "yarın öleceğiz" diyenler. İnsanı dertlere salan bu eğilimlere rağmen bu konu üzerine yazmayı seçmemin bir nedeni umudun Raymond Williams'ın deyişiyle "geleceğin kaybının hissedildiği" bir çağda merak uyandırıcı biçimde ihmal edilmiş bir kavram olması.
(Terry Eagleton)
Marksist edebiyat eleştirmeni Terry Eagleton bu kitabında insani duyguların en hassaslarından biri olan "umudu" mercek altına alıyor. Eagleton boş umutlarla dolu umutlar arasında belirgin ayrımlar yaparak "ihmal edilmiş" bu duyguyu edebiyat eserlerinden felsefi metinlere uzanan geniş bir düzlemde sorunsallaştırıyor. Eagleton bu çabasından hareketle gündelik hayatın boğucu ilişkileri iktisadi süreçlerin geçirimsiz kodları arasında bocalayan "şimdi"nin insanına kışkırtıcı olduğu kadar düşündürücü de olan parlak yorumlar sunuyor. Hâlâ umudu olanlar ve umuttan bütünüyle vazgeçenler için eşsiz bir başucu kitabı...