Öyküde dil konuşma diline yaslanarak duygusal ve çağrışımsal özellikler içerir.Yazar dilin sunduğu olanakları değerlendirerek kendi öykü dilini yaratır. Az sözcükle yoğunluk yalınlık birlikte düşünülür. Bunları gerçekleştiren yazar salt gerçekleri yansıtmayan yanlışlık ya da doğruluk açısından değerlendirilmeyen gerçekten alınan öğeleri düşgücüyle kurmaca bir dünyaya dönüştüren yazınsal boyutlu bir yazıyla okurun karşısındadır. Yazar okurun ruhuna ulaşarak öykü kişilerinin sevinçlerine acılarına ortak eder okuru.
Kısa öyküler sanatsal metinlerdir. Kısa öykünün başarısı yazılmamış ya da yazılamamış olanların okuyucuya metnin derin yapısında bulunan simgesel alt yapılarla aktarılmasındadır. Bu alt yapıların içinde okuyucuca çözülmesi gereken onun zihninde bir dizi sorular oluşturan kimi gizler saklıdır. Okur bu soruları yanıtlarken gizleri çözerken yazarın "yardımcı yaratıcısı" ve öyküdeki anlamların ortaya çıkmasına yardım eden eylemli katılımcı konumundadır. Onun öyküye katılımı ve sezgisel tepkileri okurmerkezli bir eleştiridir aslında. Yazar ise sanatının getirdiği kimi sınırlamaları bilen sanatının dar sınırları içinde dil kullanma özgürlüğünü dileğince kullanma hakkına sahip bir sanatçı.