Yüzyıllar boyunca kurucularının ismiyle anıldı. Kurucularının ismini onurlandırdı. Şehrin ilk kurucusu Megaralı Bizans ve şehri küllerinden yeniden inşa eden İmparator Kostantin. Yeniden dirilişini Türklerle yaşadı. Der-Saadet olarak anıldı. Saadetin Kapısı. Yüzyıllar boyunca mutluluğun talihin adaletin umudun şehri oldu. Asitane idi. Yani devletin eşiği. Devletin eşiği yani ikbalin yükselmenin yücelmenin ve yönetimin eşiği. Halk konuşma dilinde başka bir isimle de andı onu. Eis ten polin (Yunancada "şehre doğru") bu ifade dillerde Estanbul'a dönüştü. Sonunda arındı kulağa en hoş gelecek şeklini aldı: İstanbul. Şehre doğru; şehre yani medeniyete gelişmeye. İstanbul insanlığın tarihine şahit oldu. İnsanlığın hikâyesini yazdı. Medeniyetler doğurdu. Toplumların şefkatine sığındığı bir şehir oldu. Tarihi boyunca emanetini varlığını korumayacaklara teslim etmedi. Amacımız İstanbul'un güzelliğine bir pencere açmak. Onun tarihi köklerini anlamak köklerimize uzanmak. Amacımız bu güzellikten bir koku bir renk sunmak. İstanbul'u yeniden hatırlamak. İstanbul'u hatırlamak yani kendimizi hatırlamak.