Mustafa Kemal Atatürk 1937 yılının Ekim ayında Celal Bayar'a başbakanlık görevini verirken "Valileri ben seçerim büyükelçileri ben atarım komutanları ben belirlerim. Sen de diğer işleri yaparsın hizmet götürürsün" sözleriyle yeni
başbakanının sınırlarını çiziyordu.
Parlamenter sistemdeki cumhurbaşkanlığı; yetkisiz sorumsuz ve hukuk normlarının çizdiği sınırlar çerçevesinde temsil özelliği öne çıkan sembolik bir
makamdır. Türkiye'de ise cumhurbaşkanlığı makamının fonksiyonları parlamenter sistemlerdeki bu tanımlamayla izah edilemez. Devlet geleneği ve kurumsal reflekslerin etkisiyle Türkiye'de cumhurbaşkanlığına öyle önem
atfedilmektedir ki "başkomutanlık" "Atatürk'ün koltuğu" gibi birçok kavram bu önemi ortaya koymak için kullanılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti'nde bugüne kadar 20 kez cumhurbaşkanı seçimi yapıldı. Bunların 18'inde seçim parlamento tarafından gerçekleştirilirken birinde
anayasaya konulan bir madde cumhurbaşkanını belirledi birinde de cumhurbaşkanı halk tarafından doğrudan seçildi. Ancak Türkiye'de cumhurbaşkanlığı müessesesine atfedilen önem cumhurbaşkanlarının hangi yöntemle seçildiklerinden ziyade bu seçime etki eden faktörlerin niteliği ve bunlar üzerinden yapılan tartışmaları ön plana çıkarmaktadır. Çünkü günümüze kadar cumhurbaşkanı seçimlerine başta silahlı kuvvetler olmak üzere basın yargı bürokrasi sermaye gibi diğer birçok dış etmen doğrudan etki etmiştir.