Bir toprağı vatan eylemek için oralara sadece gönül vermek değil canını vermek gerekir. Vatanın sahibi toprağın üzerinde yaşayanlar değil toprağın altında uzanmış ölümü bile korkuturcasına kıyamet gününü bekleyenlerdir. Ve Allah'a inananlar bilirler ki ölmeyen ölüler de vardır. Bedeni ölse de ölmeyenler bu âlemden göçse de göçmeyenler...
Anadolu bir dava uğruna asırlık bir yürüyüşe çıkanların yurdudur. İlahi bir muştu ile atlarını doludizgin koşturanları bağrına basmıştır. Anadolu sinelerini ilahi aşkın ateşiyle dağlamış; gönüllerini yakmış bir mefkûrenin derdi için Orta Asya bozkırlarından yola düşenlerin her karışına destan yazdığı bir diyardır.
Anadolu mazlumun ahına koşanların diyarıydı. Bir tek insanın hakkına girmemek için geçtiği yolda yediği meyve ağaçlarının dallarına dahi ücretini bırakan lakin mesele vatan olduğu vakit her biri birer küheylana dönüşen gönlünde iman ateşi ile ölümü dahi korkutan yiğitlerin "bebem anasız babasız büyür ama vatansız büyüyemez" diyen anaların oğullarıyla yan yana şehadete koşanların yurduydu Anadolu.
Ve 1915 yılında Çanakkale diye bir yerde bütün dünyaya vatanın ne olduğunu öğretenler vardı...