İkna dili iktidarı talep eden liderlerin geliştirdikleri tasarımlı ve ideolojik bir dildir. Aristo ikna etmenin matrisi ve sürecini retorik sanatına yani ethos pathos ve logos'a bağlamıştır. Ethos faktöründe kaynağın güvenilirliği ve saygınlığı rol oynarken toplumları harekete geçiren konuşmaların çoğunda logosun göz ardı edildiği ve pathosun devreye girdiği görülmektedir. Duygu dolu sözlerle kitleler kandırılır aptallaştırılır korkutulur ve sonunda sesin gücüyle işitsel abluka altına alınırlar.
Eco kitlelerin ortak kimlikleri için her şeyden önce ortak bir düşmana ihtiyaç duyduklarından bahseder. Düşman yoksa yaratılmalıdır. Hegel'e göre İbn-i Haldun'un baht Machiavelli'nin la fortuna Kant'ın ters esen rüzgârlar ve Maire'nin ilahi takdir diye tanımladıkları sonu kestirilemez bu savaşlara aslında şükran duymalıyız çünkü savaş yeninin yolunu açtığı için yaşamın kaynağıdır. Nietzche'ye göre savaş tarihin ebesidir ama tarihin kimden hamile kaldığını kimse kulağımıza fısıldamaz. İşte siyaset dili burada devreye girer ve süreci yönlendirir. Žižek sadece ideoloji eleştirisi gözlüğü takanların bu karışık durumla baş edebileceğini söyler.
Kitapta bu kavramsal açıklamaların ardından tarihe yön veren bazı liderlerin ikna taktikleri ve kullandıkları dil analiz edilmiştir. Canlı radyoda işittiğimiz Churchill'in gerçekçi ve etki gücü yüksek kelimelerinden Hitler'in farklı ton ve desibellerde ve aniden bağıran sesinden kaçış yoktur. Shakespeare ise bize en başarılı törensel hitabet örneğini Sezar oyununda Antonius'un tiradı ile dinletir. Milli Mücadele döneminde yapılan konuşmalar içeriklerinde nefret söylemi olmadığı için farklı yapıya sahiptirler. Halide E. Adıvar'ın Sultanahmet mitingindeki duygu dolu halkı yansıtan konuşması ile Mustafa Kemal'in tılsımlı karizmasına eşlik eden eşsiz hitabet yeteneği hala kulaklarımızda yankılanmaktadır.