"zamanı bildirir ama bildiren zamandır"
"İnsan eski zamana düş kapısından geçip giriyor. O gece düşüm bana bir kapı açtı geçmişte kalan ve bilmediğim bir zamana işte ben oradan girdim."
Zaman Yeli ve Güvercine Ağıt kitaplarından sonra Kalenderiye Gürsel Korat'ın Kapadokya konulu romanlarının üçüncüsü. 14. ve 16. yüzyıllarda geçen kitapta İtalya'da Taranto limanında ve Matera manastırlarında Kayseri'de kale burçlarında dolaşırken üç adamı; Mazzone'yi Yusuf Pîr'i ve Bahri Paşa'yı tanırız. Sonra Kapadokya yollarında hanlarda konaklarız. Martana Sâre ve Perizad gibi etkileyici kadın kahramanlarla tanışırız. Hele Perizad belleklerden silinmeyecek bir iz bırakır. "...çünkü aşkta başkalarının hayatını çalmaktan başka bir şey yoktur."
2009'da Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü'nü alan bu roman zamanı ölümü aşkı ve aidiyeti insanın zaaflarını arayışlarını anlatırken hayat ve inanç üzerine katmer katmer açılan bir sorgulamanın eşiğine bırakır bizi... Gerisi mi? Ya zamandır ya yalan...
"Dur. Ölüm meleğinin insan kılığında geldiğini bilirim ama senin kim olduğunu şaşıracak kadar bunamış değilim. Şunu söylüyorum: Senin gelişin zamanın nasıl bir şey olduğunu gösterdi bana. Zaman akıldaki boşluktur. Şimdi senin aklındaki zamana sesleniyorum: Benim sende kalan tek hayalimin manastıra kapılanmış bu halim olmasını istiyorum. Hemen git. Babanı ölmüş görmemelisin. Çünkü ölümümü görürsen böyle bir sona tanık olursan bu senin içindeki zamanın derinliğine son verir. Bana ölürken sensiz sana yaşarken bensiz bir son hayali gerekir. Çünkü ölümümü görürsen..."