Bu soruya çok az insan Mehmet Akif Ersoy kadar doğru cevap verebilirdi. Tünel Ersoy'un abluka altındaki Gazze'de gazetecilik yaparken yaşadığı zorlu sürecin ve bu sürece eşlik eden zihinsel çabanın ürünü. Kederli fakat umudunu yitirmemiş bir coğrafyanın topoğrafyası. Ersoy sloganların Gazze'den duyulmadığı hamasetin ölen çocukları kurtarmadığı gerçeğini bir tokat gibi çarpıyor yüzümüze. Dünyayla bağı kesilen Gazze'ye Gazzelilerle beraber bir tünelden giriyor; onlarla birlikte açlığı ölümü ve ölenlerin ardından hayatı sürdürme mücadelesini yaşıyor. Üstelik tüm bu duygusal ve fiziksel yüke rağmen gerçeklikle yüzleşmekten vazgeçmiyor. Meseleye soğukkanlılıkla yaklaşıyor ve vaziyeti net bir şekilde ortaya koyuyor.
"Filistin için kaygılı olan herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Kimileri diplomasi yürütüyor kimileri insani yardım gönderiyor. Ben ise savaş muhabirliğim boyunca sadece bu toprakların her saniye tonlarca demir parçası altında yaşama tutunmaya çalışan halklarının gözlerindeki sitemi yüzlerindeki acıyı anlatmaya çabaladım. Anlatabildiklerim ve Tünel'de okuyacaklarınız onların dünyasının küçücük bir detayı."