Şamil kazakları başka yöne çekmek için topluluktan ayrılmış; sarp bir tepeye tırmanmaya başlamış. Çevresi hep uçurumlarla keskin uçlu kayalarla doluymuş. Sonunda öyle bir yere gelmiş ki; artık ileri gitmesine imkan yokmuş. Dört tarafı dört ayrı engelle sarılmış. Kazaklar uçurumlar sivri kayalıklar ve Koysu Deresi... Ama birden Kazakların gözü önünde atını tırısa kaldırmış ve onlarca metre aşağıda akmakta olan Koysu Deresine atlamış.
Prenses Elena merakla sordu:
-Kuzum bunun neresi efsane? Hiç de olağanüstü bir şey görünmüyor...
-Asıl mesele bundan sonra başlıyor. Güya Şamil bu işe girişmeden önce gaipten bir ses duymuş. Ses Şamil'den dereye atlamasını emretmiş. Şamil de bundan cesaretlenerek dereye atlamış. Ata hiçbir şey olmamış; ama Şamil'in başı bir taşa çarpmış ve bayılmış. At elbisesinin ense kısmından tutmuş başını sudan çıkarıp kaldırmış ve böylece boğulmasına engel olmuş. Denildiğine göre at tılsımlıymış. Melekler tarafından yönlendiriliyormuş...
Prenses Elena tekrar yerine otururken General elini yumruklaştırıp dizine vurdu.
-Ne büyük bir yalan!
-İşin ilginç yönü Rus halkının büyük bir kesimi de buna inanıyor.
-Maalesef....