Işık bir daha mutlu olamayacağına inanmıştı ağlıyordu. Elini tuttum parmaklarımı sıkıca kavradı. Sıcacık eli avucumdaydı. Yüzüne bakmaya korkuyordum. Onun güzel yüzüne bakarsam ben de ağlamaya başlayacaktım. Annem adımızı seslenene kadar bomboş odanın tahta döşemesinde öylece oturduk. Ranzamız kitaplarımız ay desenli perdelerimiz duvardaki kayık resmi çocukluktan kalma sarı saçlı bebek sobadan düşen korlarla püskülleri yanmış halı döşemeleri yolunmuş iki kişilik yeşil kadife koltuk kapakları kırılmış ayakkabılık artık çocukluğumuzun geçtiği bu evde değildi. Tüm hayatımız kapının önüne istiflenmiş taşınmayı bekliyordu.