"Âhiret konusu İslam'ın olmazsa olmaz ilkelerinden biridir ve sanıldığından çok daha fazla pratik bir değere sahiptir.
İnsanın (Müslümanın) arz üzerinde küçük ve büyük günahlardan kaçınabilmesi dünyayı gözünde küçültüp şahid-şehid cesaretini elde edebilmesi ulusal ve uluslararası istikbara meydan okuyabilmesi; tevhid adalet ve özgürlüğü hâkim kılabilmesi kendini arzı ve nesli ıslah etmesi ancak bu inancın sağlamlığıyla mümkündür.
Güçlü bir ahiret telakkisi olmadan söylediklerimizin gerçekleşmesi mümkün değildir. Özellikle Peygamber (as)'in imamlığı ve oluşturduğu sahabe topluluğu örnek kabul edildiğinde bu söylediklerimiz daha iyi anlaşılır.
Bugün ise ahirete iman dil ile ikrardan öteye pek gitmiyor. Yaşanan hayatlara etki etmiyor. Yaşanan hayata dokunmuyor. Eğer biraz tafsilat edilecekse de hiçbir sahih yönü olmayan acaib "gayb" olaylarından ceza ya da mükâfat şekillerinden bahsediliyor.
Oysa kitabın sonuna gelindiğinde okuyucu da görecek ki ahiret inancı bir bilgi kabulü ya da ilahi bazı düsturların tasdiki değil; bir "bilinç"tir. Yani insanın şu an yaşadığı hayatına yön veren yerleşik bir idrak etmedir."