« Belli ki bu sayfayı yazarken annesi ağlamıştı. Sayfadaki mürekkep gözyaşlarından yer yer dağılmıştı. Okumaya devam etti. Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Son sayfayı da okuyup defteri kapattığında gözyaşları inci taneleri gibi yanaklarından aşağı yuvarlanıyordu.
Zavallı annem ne kadar acı çekmişsin. Kendimi bildiğimden beri en mutlu göründüğün zamanlarda bile gözlerinde gördüğüm hüznün sebebini şimdi anlıyorum. Canım annem aslında sen hiç mutlu olmamışsın sadece mutlu gibi görünmüşsün. Ya bu adam sana hem Cenneti hem de Cehennemi yaşatan adam nasıl biri acaba? Bu adamı bulsam karşısına dikilsem. Ne için bulacağım?
Genç ve yakışıklı bir mimar olan Orhan on iki yıl önce bir gençlik hatası sonucunda Semiha ile evlenmek zorunda kalır. Evli ve iki çocuklu mutsuz bir adam olarak hayatına devam ederken güzeller güzeli Gülay ile tanışır. Hayatına güneş gibi doğan bu kadına deliler gibi aşık olur. Bir tarafta canı kadar sevdiği iki çocuğu diğer tarafta uğruna her şeyden vazgeçebileceği sevdiği kadın. Ve... Yirmi yıl sonra geçmişten gelen sırlar... »