İslam düşüncesinin en önemli unsurlarından biri olan Kelâm ilmi müslümanlar arasında siyasî ve itikadî konularda ortaya çıkan farklı yorumların ve bu yorumlarla ilgili yapılan teolojik tartışmaların bir sonucu olarak doğmuştur. Kur'an-ı Kerim nâzil olduğu andan itibaren yeni bir zihniyetin inşasını muştularken Hz. Peygamber de hem bu muştuyu insanlara tebliğ etmiş hem de kendisine tabi olanların karşılaştıkları sorunları yerinde çözüme kavuşturarak risalet görevini yerine getirmiştir. Hz. Peygamber'in vefatından sonra müslümanlar din-dünya ilişkisi bağlamında karşılaştıkları yeni sorunları vahyin ışığını ve Peygamber'in rehberliğini kuşanıp ictihad ederek çözmeye gayret etmişlerdir. İslam'ın sınırlı olan naslarıyla insanların nerdeyse sınırsız olan sorunlarını çözmeye çalışan müslüman âlimler ictihad yoluyla bu nasslar ile sorunlar arasındaki köprüyü kurmayı başarmışlardır. İlk müslüman entellektüeller olarak tarihe geçen Mu'tezile ekolünün sistematik temellerini attığı ve sonraki dönemlerde ortaya çıkan Eş'arî ve Mâturidî ekol mensupları tarafından geliştirilerek sürdürülen kelâm metodu İslam'ın inanç konularıyla ilgili sorunlara vahiyden aldığı ilhamla çözümler üretmiştir.