Neşet Ertaş;
O bir Abdal...
O bir Köçek...
O bir Cingan'dı.
O bizim Anadolu'daki sesimiz...
O bizim ışığımız nefesimiz...
O bizim Bozkırdaki toprağımız tezenemiz...
O bizim ozanımız gönül dağımız yalan dünyamızdı.
Küskün...
Yılgın...
Bezgin...
Bitkin günler yaşadı.
Türkiye yıllar sonra
Onu bir daha unutmamacasına
Yeniden keşfetse de
O unutulmayacak bir ustaydı.
Çünkü O
UNESKO tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak kabul edilen
İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından "Fahri Doktora" ödülüne layık görülen "kara suratlı" adamdı.
METİN ÖZATAN
Sessiz çoğunluğun sesi.
Hem itaatkâr hem kanaatkâr.
Uzun havalarda figan eden kırık havalarda gönül eğleyen.
Okumamışsa da kafası yüreği çoğundan aydın.
Bozkırın papatyası gelinciği çoban çeşmesi.
Kan ve irfanla yoğrulmuş bu kutsal toprakların mektepsiz profesörü.
Güler yüzlü tatlı dilli gönüllü sazın sözün sesin bağrı yanık Alpereni.
Hem ağlayan hem ağlatan Bozkırın Tezenesi.
Büyüdükçe küçülen küçüldükçe büyüyen çilenin hamurunda yoğrulan Garip.
Aşk atına binip tepeleri ovaları köy ve şehirleri aşan bir derviş bir gezgin.
Kelimelere cümlelere mısralara gönüllere sığmayan Gönül Dağı ölümsüz insan Neşat Ertaş...
Editörden